Eğlen Bakalım!
  Hikayeler - Masallar
 
18.02.2012
Sitemiz 2009 Haziran ayında kurulmuştur. Uzun zamandır bakılmamıştır sitemizde herşey toparlarlanıp CSS tasarıma geçilecektir.

Kırmızı Başlıklı Kız
 
Kırmızı Başlıklı Kız
 
 




Bir  zamanlar  küçük  bir  kız varmış.    Annesi ona çok güzel bir kırmızı başlık yapmış.
Böylece küçük kızın  adı ,Kırmızı Başlıklı Kız olmuş.
Bir gün annesi,’Büyük annen hasta, yaptığım bu keki ona götürür müsün?’demiş.
Kırmızı Başlıklı Kız keki almış ve yola koyulmuş.
Annesi arkasından‘’Sakın ormanda yabancılarla konuşma’’ diye seslenmiş
Kırmızı Başlıklı Kız,‘’Tamam anne  ,yabancılarla konuşmam! Biliyorum!’demiş.
Kırmızı Başlıklı Kız,   şarkı söyleyerek  ,çiçek toplayarak yoluna devam etmiş.
Fakat arkasında kocaman bir kurt onu  izliyormuş.. Az sonra kurt, Kırmızı Başlıklı Kızın yoluna çıkmış ve ona’’Güzel kız nereye gidiyorsun ?’’ diye sormuş.
‘’Büyükanneme gidiyorum .Hasta yatıyor.’’ diye cevap vermiş, Kırmızı Başlıklı Kız.
Sonra annesinin sözlerini    hatırlamış. ‘’Yabancılarla konuşmamam lâzım’’
demiş ,yoluna devam etmiş.
Kurt‘’Güle ,güle !’’demiş,Kırmızı Başlıklı Kıza.Ve arkasından koşa ,koşa Büyükannenin evine gelmiş.Büyükanne yatakta hasta yatıyormuş.
Kurt öyle açmış ki, Büyükanne’yi çiğnemeden bir lokmada yutuvermiş.
’Hımmm, ne güzelmiş!’demiş. Sonra Büyükanne’nin geceliğini giymiş, onun başlığını ve gözlüğünü takmış,yatağa yatmış
Kırmızı Başlıklı Kız Büyükannesinin evine gelmiş.’’Merhaba Büyükanne! Ben geldim, Kırmızı Başlıklı Kız!’’‘’İçeri gir ,içeri gir.Bugün çok güzel görünüyorsun’’ demiş
Kurt.
‘’Nasılsın Büyükanne?,Sana güzel pastalar getirdim’’ demiş Kırmızı Başlıklı Kız.
‘’Çok teşekkürler ,bugün çok daha iyiyim.Bu pastalarda ne kadar güzel böyle!’’ demiş kurt.
Kırmızı Başlıklı Kız, Büyükannesini biraz tuhaf bulmuş.
‘’Büyükanne, neden kulakların çok büyük?‘’Seni daha iyi duyabilmek için.’’
‘’Büyükanne, neden gözlerin çok büyük?’’‘’Seni daha iyi görebilmek için.’
‘’Büyükanne ,kolların neden çok büyük?’’‘’Seni daha iyi kucaklayabilmek için!’’
‘’Ama Büyükanne neden dişlerin çok sivri?’’‘’Seni daha iyi yiyebilmek için.’’
demiş kurt ve kızın üstüne atlamış..
Kırmızı Başlıklı Kız korkuyla kaçmış.‘’İmdat! İmdat! Yardım edin’’ diye bağırmış.
Ormanda dolaşan bir  oduncu , Kırmızı Başlıklı Kızın sesini duymuş,hemen yardımına
koşmuş .Baltasıyla kurdu öldürmüş. Büyükanneyi    kurdun  karnından çıkarmış.
Kırmızı Başlıklı Kız hemen Büyükannesine sarılıp,’’nasılsın Büyükanneciğim’’demiş.
Büyükanne çok halsiz olmasına rağmen,’’İyiyim’’ diye cevap vermiş. Kırmızı Başlıklı Kız,
oduncuya çok teşekkür etmiş, getirdiği pastalardan, oduncuya ve Büyükannesine ikram etmiş.

Kara Tren

 

 
Evvel zaman içinde bir orman varmış. Bu ormanın kenarından tren yolu geçermiş. Her gün bir tren kasabadan kente giderken bu ormanın yamacından geçermiş. Ormandaki hayvanlar treni çok severlermiş. Tren ormanın kenarına gelince düdüğünü öttürür haber verirmiş: Düüüüüütt!.. O zaman hayvanlar ormanın kenarına koşarlarmış. Tavşanlar, sincaplar kulaklarını sallayarak onu selamlarmış. Çiçekler bile başlarını sallar, kuşlar onunla yarışırlarmış. Trende keyifli keyifli çuf, çuf çuf çuf eder, puf puf puf diye dumanını çıkararak geçer gidermiş.
Bir gün kara karga, “Aman bıktım bu trenin sesinden” diye gecirmis icinden. Kargaların kendi sesleri çirkin olduğu için olacak, trenin sesini, güzel düdüğünü sevmemiş bizim kara karga. Sonra da gidip trene şöyle demiş: “Biz senin sesini sevmiyoruz öttürüp durma.”Tren bu işe çok üzülmüş. “Beni seviyorlar sanıyordum” demiş. Ertesi günü ormanın kenarına varınca her zamanki gibi düdük çalacakmış, ama karganın söyledikleri aklına gelince `düt` demiş kesmiş düdüğü. Sonra da kimse duymasın diye çok, ama çok yavaş geçmiş gitmiş: Çuf, çuf, çuf, puuuuff… dumandan anlamış ormandakiler trenin geçtiğini hemen koşmuşlar ama yetişememişler. Tren o kadar yavaş gitmiş ki kente geç gelmiş. Makinistler merak etmişler. Acaba bir arıza mı var diye. Oysa tren yavaş gittiği için gecikmiş.Ertesi gün tren ormanın kenarına gelince düdüğünü hiç çalmamış. Sonra da “düdük çalmadan, ormandakileri görmeden ne diye gideyim, hiç gitmem” demiş. Orada durmuş kalmış. Kentte beklemişler. Tren gelmemiş. Makinistler “Dünden belli oluyordu, arıza yaptı herhalde” demişler. Yeni bir lokomotif çıkarmışlar ve treni kasabaya geri çekmişler. Ertesi gün trene bakmaya karar vermişler.Bu sırada ormandakiler toplanıp aralarında konuşmuşlar. Treni özledik ne yapsak, diye düşünmüşler. Kuşlar ağlamışlar. Bize darıldı diye üzülüyorlarmış. Kara karga olanları görünce yaptığı yanlışı anlamış. “Sanırım siz seviyordunuz. Oysa ben ötmemesini söyledim. Ama üzülmeyin gider kendim anlatırım.” demiş ve ormanda herkes seni çok seviyor ve sen geçmediğin için üzülüyorlar.Kara tren bunu duyunca çok sevinmiş. “Yarın geleceğim git söyle” demiş.Ertesi gün makinistler gelmişler. Trende hiçbir arıza bulamamışlar. Çok şaşırmışlar. Yağlanması gerektiğini düşünmüşler. Treni bir güzel yağlamışlar. Sonra da yola çıkarmışlar. Tren koşa koşa ormana gelmiş. Gelince de uzun bir düdük çalmış. Düüüüüüüüüü…üüüüüü…..üüüüüüüt. Sincaplar, tavşanlar, kuşlar koşmuşlar trene, trende gene çuf çuf çuf, diye keyifle giderken puf puf puf, diye dumanını taa göklere salmış. O gün kente tam vaktinde varmış ve bir daha hiç bozulmamış.

Yumi çok sevimli bir kaplumbağaydı. Parlayan gözleri, sürekli gülen bir yüzü ve sırtında harika işlemeleriyle çok güzel bir kabuğu vardı.
Fakat Yumi bugünlerde biraz durgundu. Onu üzen bir şey vardı. Annesi Yumi’yi çağırdığında, Yumi gelinceye kadar ne diyeceğinin unutuyordu. Çünkü, Yumi çok yavaş yürüyordu. Arkadaşlarıyla oynamak için sözleşiyorlardı. Ancak, Yumi gittiğinde herkesin dağıldığını görüyordu.
Aklında bu düşüncelerle yürümeye başladı. Sonra karşıdan hızla kendisine yaklaşmakta olan, tırtılı gördü.
Yanına gelince “Ooo… Ne kadar çok ayağın var öyle….” dedi. tırtıl güldü.

 

“Eğer senin kadar çok ayağım olsaydı, belki daha hızlı yürür, oyun yerine arkadaşlarım dağılmadan yetişirdim” dedi.
Sonra tırtılın yanından uzaklaştı. Ve yanında yürümekte olan tavşanı fark etti. “Ooo… ne kadar uzun kulakların var öyle…” dedi. “Eğer senin kadar uzun kulaklarım olsaydı, annemi daha çabuk duyabilirdim” dedi. Tavşanda anlamıştı, Yumi’nin üzüntüsünü. Tavşanında kendisine ne dediğini duymadan yürüdü Yumi.

 

Biraz daha ilerledi ve ağacın altında dinlenmekte olan fili gördü. Ve “Ooo… ne kadar büyük bir burnu var öyle” dedi. Fil duymuştu Yumi’nin dediklerinin. Sonra: “tırtıl gibi çok ayağım, tavşan gibi uzun kulaklarım, birde fil gibi uzun bir burnum olsaydı ne güzel olurdu” diye söylendi Yumi.

 

Ertesi gün; tırtıl, tavşan ve fil Yumi’yi ziyarete gittiler. Tırtıl üç çift ayak, tavşan bir çift kulak,filde uzun bir burun yapmıştı Yumi’ye.
Tüm bunları Yumi’ye uzatıp “Belki gerçek değil ama senin için yaptık” dediler.
Yumi, öyle çok sevinmişti ki. Hemen ayakları, kulakları ve kocaman burnu taktı. “Ooo…“ dedi. “Tıpkı sizinkiler gibi, ne güzel” dedi. Ve oradan oraya, sevinçle bağırarak yürümeye başladı.

Ama, o da ne !.. Yumi yürürken, burnu ve kulakları yere değmiş ve ayaklarına dolanmıştı. Ayakları dolanan Yumi, önce sendeledi, sonra paldır küldür yuvarlandı. Ne olduğunu anlayamamıştı. Tırtıl, tavşan ve fil kahkahalarla gülüyorlardı…
Yumi, yerden kalktıktan sonra “Evet istediğin şeyler bizde var. Ama seninde sırtında, her zaman yanında olan bir evin var. Bizimse böyle bir kabuğumuz yok. Seni tehlikelerden koruyan, har an yanında olan bir ev! “ dediler. Bunun üzerine Yumi, taktıklarını çıkartıp: “Ooo… doğru, bir daha böyle bir şey yapmayacağım. Evim sayesinde canım yanmadı. Ama bir daha sizlere özenmeyeceğim. Çünkü; benimde evim çok güzel!” dedi..ve gülmeye başladılar.
Super Kodlar
Sik kullanilanlara ekle
Giriş S

ayfam Yap

 
  11417 ziyaretçi (22297 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol